Yeyintinin Bir Kimlik Yaratması
Yemek bazı durumlarda “kimliğin özü” ya da “sadakatin odağı” niteliğinde. Bu tip sahiplenme davranışları özellikle kendi insanı, dili ve kültüründen uzak yaşamak durumunda olan bireylerde görülebilir. Almanya’daki koskoca Kreuzberg bölgesi mesela. Veya diğer ülkelere giden ilk nesillerin milliyet, din gibi kavramlara daha bağlı kalması... Tanımadık bir çevrede rahat edebilmenin yolu olarak tanıdık şeylere yönelme davranışı...
ABD’ye göç eden ilk İtalyanlar, normalde sahip oldukları bir alışkanlık olan birlikte yeme olayını başlarda sürdürememiş. Zamanla mahallelerine alıştıkça arkadaş ve komşularını davet ederek bu eski alışkanlıklarını sürdürmüşler ve bu, “onların ABD’deki alamet-i farika davranışları” olmuş. Diğer örnekler arasında İsveç’teki Güney Amerikalılar, Glasgow’daki Güney Asyalılar, Londra’daki Çinliler var.
Avustralya’da yapılan çalışmalardan birinde Sahra altı ülkelerden gelen İngilizce konuşmayan göçmen ve mültecilerde günün en ağır öğünü olarak adlandırılan ara öğünün, tüm hanece toplu yendiği görülmüş. Halbuki bu, Doğu ya da Güney Afrika’da bulunan ülkelerindeyken sıkça yaptıkları bir şey değil. Bizimkilerin Kreuzberg olayının daha küçük ölçeklisi...
Göçmenlerde ve etnik azınlıklarda daha önceleri beraber yemeye öncelik verilirken, zamanla aile üyelerinin çalışma saatlerinin uymaması (ki bu nüfusun genelinde görülen bir durum) ve uzun çalışma saatleri şimdilerde bunu engelleyen bir faktör.
Beraber yemenin önemi aynı bölgede yer alan ülkeler arasında dahi değişim gösterir. Buna örnek olarak Afrika’da Mozambik açıklarında bulunan Komor Adaları verilebilir.
Komorlarda besinlerin alışıldık ve besin seçimlerinin kişinin “kimlik”,ni oluşturması bağlamında öneminin düşük olduğu bölgelerde beraber yeme olayı hala önemli. Fakat Komor besinlerinin ya daha zor edinildiği ya da lezzet gibi açılardan daha az tüketilebilir olduğu yerlerde -Komorlular ya da diğerleri, fark etmiyor- besinin kendisi kimlik üretimi özelliğindense daha öne çıkıyor (1).
Şimdi Kore’ye Dönüyoruz, Bir Son Dakika Haberi....
İlk çalışmada Kore NHANES’inin (KNHANES) 2013-15 verilerine bakılmıştı. Burada yine 13-14 verilerine bakılıyor. Bu veriler, 19 yaş ve üzerindeki 7725 yetişkini kapsıyor.
Burada bakılan, kandaki yağ değerlerinin kötüye gittiği (toplam kolesterol, LDL, HDL, trigliserit), tansiyonun yüksek olduğu, karın bölgesinde yağlanmanın görüldüğü türden obezitenin yaşandığı ve kan şekeri dengesinin bozulduğu durum olan “Metabolik Sendrom”.
Metabolik sendromu (MetS) olan katılımcılar erkeklerin %30’u, kadınların ise %24.2’si.
Erkeklerin toplamda %29.2’si günde iki ya da daha fazla öğünü yalnız yiyor. Bunların çoğu yalnız yaşıyor, bekar, öğün atlama alışkanlığı var ve dışarıda yemeyi pek tercih etmiyor.
Günde iki ya da daha fazla öğünü yalnız yiyen kadınlarda ise toplam kalori alımı diğer kadınlara göre daha düşük (Erkeklerde böyle bir fark yok).
Günde 2 veya daha fazla öğünü yalnız yemek, erkeklerde abdominal (karın bölgesi) obezite riskini artırıyor. Böyle yapan erkeklerde abdominal obezite %29.4 iken yapmayanlarda %22.8. Yine böyle yapan erkeklerde “bozulmuş açlık kan şekeri” vakası %41.6 iken yapmayanlarda %36.9. Fark var.
Günde iki veya daha fazla öğünü yalnız yiyen bireylerde MetS daha yaygın.
Günde 1 veya daha fazla öğünü yalnız yiyen kadınlarda MetS daha az görülüyor.
Yaş, yalnız yaşama ve meslek sahibi olma gibi faktörler MetS riskini pek etkilemezken yalnız yeme bu riski artırıyor, ev sahibi olma durumu ise azaltıyor. İki cinsiyette de risk, yalnız yeme arttıkça artıyor (2).
Sıkıldım, Tayland’a Bakalım
Haydi bakalım Tayland’dayız. Ama çok durmicaz. Burada 8 yılın verileri (2005-13) derlenmiş. Bu veriler 39820 kişiyi kapsıyor.
Katılımcıların %11’i bir haftadaki öğünlerin yarısından fazlasını yalnız yiyor.
Erkek, yaşlı, bekar, küçük evde yaşayan, düşük gelir sahibi, şehir yaşamı, meşguliyet/boş zamanın az oluşu ve mutsuzluk yalnız yemeye iten faktörler.
Yani bir öğünü yemek beslenme ve sağlık için önemli, evet, ama aynı zamanda sosyal etkileşim için de önemli (3).
Döndük geldik Kore’ye....
Kore’nin Seul ve Gyeonggi-do bölgelerinde beslenme ve alışkanlıkları ve yalnız yeme alışkanlğı arasındaki ilişki araştırılmış (411 katılımcı: 207 erkek, 204 kadın).
“Yalnız yeme”yi tam 30 kategoriye ayırmışlar ve bunu da çeşitli faktörlere bölmüşler:
-Eğlenilen yalnız yeme
-Günlük rutin olarak yalnız yeme
-Sağlıklı yalnız yeme
-Farkında olarak yalnız yeme
-İstediğini seçme
-Verimli yalnız yeme
-Tek başına yemeğe çıkma (Bunu yapmakla bir sorunu olmaması, bunu tercih etmesi)
Yalnız yeme işini en az yapanlar en sağlıklı beslenenler olarak bulunmuş. Daha az sağlıklı beslenenler daha sık yalnız yiyenlermiş.
Yaş arttıkça sağlıklı öğün tüketimi artış göstermiş.
Gençler günlük rutin olarak yalnız yeme işine daha çok başvurmuş. Yerken daha özgür hissettiklerini ve dışarıda sıkça yalnız yediklerini belirtmişler. 20’lerindekiler yalnız yemeye daha olumlu bakıyorlarmış.
Sağlıklı yiyen bireyler yalnız yedikleri zamanda da sağlıklı beslenmişler, dolayısıyla yalnız yemek sağlıkları için pek bir tehdit değil gibi. Ama diyet kalitesi düşük olan bireyler yalnız yemeye olumsuz bakmışlar (4).
ABD’de ergenler (12-17 yaş) ile yapılan FLASHE (“Family Life, Activity, Sun, Health and Eating”- Aile Hayatı, Aktivite, Güneş, Sağlık ve Beslenme) çalışmasına göre, 343 katılımcının %20’si genelde yalnız yiyor.
Fazla kilolu/obezlerde yalnız yeme daha sık.
Evinde meyve-sebze bulunanlar yalnız yemeyi daha nadir yapıyor. Aynı şey “junk food” denen kalorisi yüksek, besleyiciliği düşük -yani “bir işe yaramaz”- besinler konusunda aile otoritesini kabul edenlerde de geçerli.
Junk yeme sıklığı arttıkça yalnız yeme sıklığı da artıyor. Zaten junk’u ailece yemezsin. Oturup anne babayla patates cipsi yemeyiz sonuçta (Yiyen vardır, burdan sevgilerimizi yolluyoruz) (5).
Farklı Bir Açı
Bir diğer nokta, işin psikolojik kısmı. Yalnız yeme, şimdiye kadarki çalışmalarda artmış depresyon riskiyle ilişkili bulunmuş. Bir yandan da bundaki artışa sosyal etkileşimin zayıf olması da eklenebilir.
Bir çalışmada, ortak yaşam alanında yaşayan 710 yaşlı birey, yeme alışkanlıkları ve sosyal etkileşim ağlarının büyüklüğüne göre kategorilere ayrılmışlar.
Yalnız yeme ve düşük sosyal etkileşim, beklendiği gibi daha yüksek depresyon skoruna yol açmış. Ama yaşça büyük olup yalnız yaşayanlarda sosyal etkileşimin depresyon skoruna etkisi yalnız yeme olayından daha fazla. Sonuçta yaştan bağımsız olarak sosyal etkileşim ağı düştükçe depresyon skoru artıyor.
Yalnız yeme, yalnız yaşayan yaşlı bireylerin depresyon skorunu pek etkilemezken hem sosyal etkileşimin azlığı hem de yalnız yeme, diğerleriyle beraber yaşayan yaşlılarda semptomları artırıyor.
Depresyon üzerinde sosyal etkileşimin etkisi, yalnız yaşayan yaşlılarda daha fazla yani (6).
Kore’deki 370 üniversite öğrencisine anket yapılmış. Tek başına yeme ile “D tipi kişilik” ve depresyon arasındaki ilişkiye bakılmış.
D tipi kişilik ne şimdi?
Stres, kaygı, depresyon, duygularını bastırma gibi olumsuz duygulanımların görüldüğü, kalp-damar ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklara eğilimi artıran kişilik tipidir. Yani bastırma davranışı arttıkça diğer insanlarla sosyal ortamda bulunulduğunda stres ve gerginlik artıyor bu bireylerde. Kronik bir stres hali...
Fiziksel aktiviteye de pek eğilimleri yok. Bir de üstüne olumsuz duyguları bastırmak için zevk aldıkları besinlere yönelme davranışı ve bu besinlerin genelde yüksek kalorili ve şekerli besinler olması eklenince, bu bireylerin stresten olumsuz etkilenerek sağlıklarının bozulabilmesi gibi bir riskin var olduğu anlaşılabilir.
Yaş, kalınan yer, D tipi kişilik ve depresyonun yalnız yemeyi etkileyen faktörler olduğu görülmüş. Bu faktörler, yalnız yeme olayının %17’sinin sebebini oluşturmuş (7).
Kore NHANES’inin 2015 verilerine bakılan ve 3515 kişiyi kapsayan bir çalışmada, akşam yemeğini yalnız yiyenlerde stres, depresyon vb semptomlar 1.3 kat daha fazla bulunmuş. Öğlen yalnız yiyenlerde bu miktar 1.7 kata çıkmış (8).
Kore NHANES’inin 2014-16 verilerine bakılan ve 19 yaş ve üzerindeki 13920 kişiyi kapsayan bir çalışmada araştırılan, birlikte yemenin sağlıkla ilişkili hayat kalitesi arasındaki bağlantı.
Birlikte yaşama arttıkça kendisi, genel aktiviteleri ve anksiyete problemi olasılığı azalıyor. E bu azalınca da sağlıkla ilişkili hayat kalitesi artıyor tabi (8).
P. S.
Son olarak sosyal dezavantajlar, insanı kötü beslenme alışkanlıklarına itiyor. Çalışma güvenliği ve çalışma koşullarının kesinliği konularındaki sıkıntılar, beslenme davranışını etkiliyor.
Kore’de bu kez NHANES verilerinin 2013-16’ya ait dönemi incelenmiş ve geçici işlerde çalışan bireylerde öğün atlama ve yalnız yeme davranışlarına bakılmış.
Çalışmaya katılan 5912 çalışanın 3036’sı geçici, 2876’sı kalıcı işlerde çalışıyormuş.
Geçici işlerde çalışanlarda öğün atlama ve yalnız yeme daha sık.
Öğle yemeğini geçici işçiler 2 kat daha sık atlıyor.
Geçici işçilerde 3 öğünü de yalnız yeme sıklığı 4 kat daha fazla (10).
#diet #health #dieta #salud #diät #ernährung #gesundeernährung #диета #питание #здоровье #диетолог #dietasaludable #sağlık #yaşam #istanbul #antalya #alanya #turkey #nutrition #weightloss #nutrition #nutritionist #dietitian #nutricionista #ernährungsberater #english #deutsch #alemán #german #spanish #espanol #spanisch #swedish #schwedisch #sueco #russian #russisch #ruso #русский язык #anlatilke #tellmeilke #diet #healthydiet #dietitian #nutricionista #ernährung #gesundeernährung #gesundessen #ernährungsberatung #диета #диетолог #здороваядиета #питание #здоровоепитание #salud #dietasaludable #nutricionistaesportiva #sportsnutrition #sports #fitness #alanya #antalya #istanbul #turkey
KAYNAKÇA
1- Tuomainen, H. (2014). Eating alone or together? Commensality among Ghanaians in London. Anthropology of Food. doi: 10.4000/aof.7718.
2- Kwon et al. (2018). Eating alone and metabolic syndrome: A population-based Korean National Health and Nutrition Examination Survey 2013–2014. Obesity Research & Clinical Practice. 2 (12): 146-157.
3- Yiengprugsawan et al. ( 2015). Health, Happiness and Eating Together: What Can a Large Thai Cohort Study Tell Us? Global Journal of Health Science. 7 (4): 270-277.
4- Lee EJ, Lee KR, Kim JY. Analysis of differences in eating alone attitude of Koreans by dietary habits and age [published online ahead of print, 2020 Apr 1]. Appetite. 2020;152:104695. doi:10.1016/j.appet.2020.104695
5- Reicks M, Davey C, Anderson AK, et al. Frequency of eating alone is associated with adolescent dietary intake, perceived food-related parenting practices and weight status: cross-sectional Family Life, Activity, Sun, Health, and Eating (FLASHE) Study results. Public Health Nutr. 2019;22(9):1555‐1566. doi:10.1017/S1368980019000107
6- Lee EJ, Lee KR, Kim JY. Analysis of differences in eating alone attitude of Koreans by dietary habits and age [published online ahead of print, 2020 Apr 1]. Appetite. 2020;152:104695. doi:10.1016/j.appet.2020.104695
7- Lee, E., Kim, Y. (2020). Associations of eating alone with type D personality, depression and rejection sensitivity among South Korean university students. Perspectives in Psychiatric Care. 56 (2): 256-262.
8- Kim Y, Lee E, Lee H. Characteristics of Eating Alone Affecting the Stress, Depression, and Suicidal Ideation [published online ahead of print, 2020 Apr 21]. Community Ment Health J. 2020;10.1007/s10597-020-00621-8. doi:10.1007/s10597-020-00621-8
9- Choi MJ, Park YG, Kim YH, Cho KH, Nam GE. Eating Together and Health-Related Quality of Life Among Korean Adults [published online ahead of print, 2019 Dec 24]. J Nutr Educ Behav. 2019;S1499-4046(19)31111-X. doi:10.1016/j.jneb.2019.11.013
10- Kong, J. S., Min, K. B., & Min, J. Y. (2019). Temporary Workers' Skipping of Meals and Eating Alone in South Korea: The Korean National Health and Nutrition Examination Survey for 2013-2016. International journal of environmental research and public health, 16(13), 2319. https://doi.org/10.3390/ijerph16132319
Comments